1 Temmuz 2016 Cuma

Sisle Gelen Yolcu


BEN GÖLGEYİM.
BEN AVIM.
BEN KATİLİM.
BEN HEDEFİM.

KURTULMAK İÇİN TEK ÇAREM VAR: DİĞERİNDEN KAÇMAK.

PEKİ YA DİĞERİ DE BENSEM?




    Kitabın kapağını gördüğünüzde bir korku uyanıyor içinizde, sanki bir psikopat tarafından işlenen seri cinayetleri anlatan bir kitap... Ama kitabı okudukça öyle olmadığını anlıyorsunuz. Evet kitabın içinde cinayetler var, psikopat bir katil var ama bu cinayetler ve psikopat romanda geri planda kalıyor.

     Romanın kahramanı kim diye sorarsanız, bir isim vermek zor :), Mathias Freire, Victor Janusz, Narcisse, Nono, François Kubiela, bir kişide toplanmış beş kişi, romanı okursanız bunu daha iyi anlayacaksınız. Aslında romanda iki kahraman var; kendini arayan bir adam ve cinayetleri soruşturan bir kadın polis.

Bordeux kasabasında bir psikiyatri hastanesinde çalışan Psikiyatrist Mathias Freire, bir gece nöbeti sırasında amnezik bir hasta kabul eder. Amnezik hastayı bir trenyolu istasyonunda bulmuşlardır ve hiç bir şey hatırlamamaktadır.

Doktor bu hastada kendini çeken bir şey bulmaktadır, nedenini bilmediği bir biçimde bu hastayı iyileştirmek için içinde istek duymaktadır. Bu amaçla hastayı alıp, kız arkadaşı olduğunu öğrendiği bir sahil kasabasına götürür ve olaylar orada başlar.

Amnezik hasta ve kız arkadaşı Mathias'ın onları ziyaret ettiği sırada, uzaktan keskin nişancı tarafından vurulurlar ve katiller doktor Freire'nin peşine düşerler.

Freire kaçmaya başladıktan sonra anlar ki aslında kendisi de bavulsuz bir yolcudur ve bu bavulsuz yolcu tek bir defa kişilik değiştirmemiştir, kendi asıl kişiliğini bulana kadar sahip olduğu bütün kişilikleri geriye doğru çözmeye başlar ve işlenen başka korkunç cinayetlerle karşılaşır. İşin en kötü yanı ise bu cinayetleri işleyen birinci şüpheli olmasıdır ve cinayetleri işleyip işlemediğine dair hiç bir şey hatırlamamaktadır.

Kitabın içinden aldığım notlar:

"Bir hasta, başkalarında kendi hastalığının belirtilerini anlardı."
Bu çok ilgimi çeken bir cümleydi, bir insan kendisinde olan bir hastalığına belirtilerini iyi bilir ve bunu başkalarında gördüğünde gerçekten anlayabilir mi?

"Psikiyatri, deliliği asla desteklemeden anlamaktı."

"Akıl hastanesinde (Corti villasında) diğer adamları görünce onlar nar-cis-se diye tempo tutuyorlardı. Ürperdi. Onları, arabanın üzerinde eğri ağızları ve kafalarına geçirdikleri fare maskeleriyle yeniden gözlerinin önüne getirdi. Bu kaçıklar, gerçekten onun gibi sanatçı mıydı? Yoksa kendisi, onlar gibi deli miydi?"

"Ham sanat; delilerin, sıradışı insanların, medyumların, amatörlerin sanatı. Raw art. Bütün alışılagelmiş inançlardan, bütün etkilerden arınmış bir sanat."

"Pişmanlık; sanatçı tarafından düzeltmeler yapılan bir resim bu şekilde adlandırılır. Ya da üzerinde başka bir resim yapılmış tablo."

"İnsan beyni her zaman temel hedef olmuştur ve hep öyle olacaktır. Ama aynı zamanda da, önemli bir silah. Geçen yüzyılın son yarısını nükleer silah geliştirmekle geçirdik. Tüm o silahlar, daha ziyade kullanmamak içindi. Zihni kontrol etmek, savaşı önlemenin bir başka yoludur. Laozi'nin dediği gibi; En büyük fatih, savaşmadan yenmeyi bilendir."

"Barış dönemi diye bir şey yoktur. Savaş hep devam eder, geri planda da olsa. Ve psikoaktif maddeler söz konusu olduğunda hayvanlar üstünde çalışmak imkansızdır."

"Daggerreyotipi; ayna üzerine fotoğraf basılmasını sağlayan bir yöntem."

"Psikiatri uzmanı ona annesinin hamileliği sırasında ikiz azaltma işlemini gerçekleştirdiğini söyler. Kubiela gözlerini kapattı. Parmakları kahve kupasının içine girdi. Kahve eline döküldü. Kahvenin yakıcılığını hissetmedi. Bir uçurumun kenarında, bir ayağı boşluktaydı.
-Yanılıyorsunuz.
-Ben oradaydım, dedi Toinin, topuğunu yere vurarak. Operasyonda hazır bulundum. Benim görevim bu müdahale sırasında annenin yanında olmaktı. Bana sorsan o bir rahibi tercih ederdi.
Kubiela kupayı yere düşürdü ve başını ellerinin arasına aldı. Korkunç bir girdabın içindeydi. Üç cinayet işlenmişti ve tek bir suçlu vardı. Kendisi. "

"Kubiela haykırmamak için kendini zor tuttu. Şeytani bir kardeşi yoktu. Geriye bir tek o kalıyordu. Diğeri onu etkisi altına almış, tüm benliğini sarmıştı. O hem hükmeden hem de hükmedilendi."

"Başı döndü.
Adınız ne?
Cevap vermeden onlara baktı. Kendisinde neyin yolunda gitmediğini anlamaya çalışıyordu. Kendisi gerçek bir kazazede gibi hissetmesine neden olan sorunu. Fırtınadan başka bir kaza.
-Bayım adınız nedir?
Sonunda anladı. Hüzünlü bir gülümsemeyle cevap verdi.
-BİLMİYORUM."


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder